KOLLEKTİF UYANIŞ
- sociusinsights
- 24 Oca
- 2 dakikada okunur
İnsan davranışları, fiziksel davranışın ötesinde anlam taşır. Hareketler, bireylerin geçmiş deneyimleri, iç dünyaları ve sosyal çevreleri ile anlam bulup şekillenir. Basit bir selamlaşma iki insan arasındaki güveni pekiştirirken, bir omuz hareketi ilgisizliği yansıtabilir. Bu tarz Mimik ve jestlerimiz kültürel kodlarımızla da şekillenir.
Her toplumda farklı bir anlam ve duygu ortaya çıkaran hareketler, bir toplumun samimiyet göstergesi iken diğer toplumlarda saygısızlık olarak algılanabilir. Kültürümüz beden ve hareketlerimize kimlik kazandırırken, toplumun yansıması olarak kimlik ve aidiyetleri de temsil eder.
Her dinin de kendine ait rutinleri, ibadet formları ve hareketleri bulunmaktadır. Türk toplumunun İslam’ı kabul etmesinden sonra, bireysel ve toplumsal hareketlerimiz de derinden etkilenmiştir. Cami cemaatinde omuz, omuza kılınan namazlar, toplumsal eşitliğin ve uyumun bir temsili olurken, namaz kılarken yapılan hareketler -elleri bağlama, rükû, secde- teslimiyet ve tevazuunun yansımasını oluşturmuştur. Türk toplumunda bu hareketler, bir ibadet ritüeli olmanın ötesine geçerek günlük yaşamın içine de nüfuz etmiş; büyüklerden dua istemek, el öpme gibi geleneklerle toplumsal bağları güçlendiren birer jest haline gelmiştir.
Son dönemlerde enerji meditasyonlarının gündeme gelmesi ile birlikte, bu meditasyonlarda yapılan ritüeller ve hareketlerin, İslam ile paralellikleri dikkat çekmeye başlamıştır. İslam’ın bu noktada ki kapsayıcılığı onun evrensel bir din olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Biraz düşündüğümüzde mantralar ve nefes egzersizlerinin, müslümanların zikir ile buluşmasında da ortaya çıkan benzer işlevli durumlar olduğu görülür. Namaz kılarken, ellerin duruş ve baskı uygulanan noktaların kadın ve erkekte farklı olduğu gözlemlenir. Ellerin duruşu, kadınlarda kalp çakrasına denk gelirken erkelerde alt karın çakrası (sakral) çakraya denk gelmektedir. Namaz esnasında avuç içleri bu noktaya konar ve dualar, sureler okunur. Bilimsel açıdan ise, avuç içlerinin biyolojik olarak hassas sinir uçları ve termal algılama noktalarıyla dolu olduğu bilinir. Bu nedenle, enerji çalışmaları sırasında avuç içlerinde sıcaklık hissi, titreşim ya da karıncalanma gibi duyumlar spiritüel öğretilerde enerji akışı olarak da yorumlanır. Ancak en önemli kısım ise namaza başlamadan önceki bireyin niyetidir. Niyetler eylemin özü ve ruhudur. Modern bilim, niyetin birey üzerindeki etkilerini nörolojik ve psikolojik açıdan incelemektedir.
Beyin üzerinde yapılan araştırmalar, olumlu niyet ve düşüncelerin beynin ödül ve mutlulukla ilişkili bölgelerini aktive ettiğini ve stres hormonlarını azalttığını ortaya koymuştur.
"Placebo etkisi" olarak bilinen fenomen de, niyetin ve inancın fiziksel iyileşme sürecindeki etkisini gösteren güçlü bir kanıttır. Enerji çalışmalarında niyet, enerji akışını yönlendiren en güçlü unsurlardan biri olarak kabul edilir. Reiki, meditasyon veya diğer enerji tekniklerinde niyet, enerjinin doğru yere odaklanmasını sağlar. Enerji öğretisine göre, insanın niyeti, titreşimsel bir frekans yaratır ve bu frekans, evrende karşılık bularak kişinin niyet ettiği şeyin gerçekleşmesine katkı sağlar. Örneğin, şifa çalışmaları sırasında saf bir niyetle enerji gönderildiğinde, hem enerji gönderen hem de alan kişi üzerinde olumlu bir etki gözlemlenir. Niyet, hem ruhsal hem fiziksel dünyada insanın en güçlü araçlarından biridir.
İslam’da ibadet ve kulluk niyetle şekillenirken, bilim niyetin bireyin psikolojisini ve fizyolojisini dönüştürdüğünü ortaya koyar. Enerji boyutunda ise niyet, evrensel enerji akışını yönlendiren bir mekanizma olarak işlev görür. Bu üç yaklaşım, niyetin insanın içsel gücünü harekete geçiren bir anahtar olduğunu ve doğru kullanıldığında, bireyin yaşamında derin ve olumlu değişimler yaratabileceğini ortak bir noktada kabul eder.
Comentários